KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDİR ?

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDİR ?
Kamulaştırmasız el atma, usulüne uygun bir kamulaştırma işlemi olmaksızın özel mülkiyette
bulunan taşınmazlara idare tarafından fiilen el konulmasıdır.
Kamulaştırmasız el atma kavramı 1959 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kullanılmış ve
bu karar ile taşınmazına kamulaştırmasız el atılan malikin adli yargıda idareye karşı el atmanın
önlenmesi davası ya da haksız fiil nedeniyle tazminat davası açabileceği hüküm altına alınmıştır.
(YİBK,E.17, K.15, K.T. 11.02.1959)
Kamulaştırmasız el atma, idare tarafından yapılmasına rağmen kanuni dayanağı bulunmadığı ve
tamamen usul dışı olduğu için “idari eylem” olmaktan çıkarak “haksız fiile” dönüşmektedir. Bu
haksız fiil, fiili yol olarak nitelendirilir ve bundan doğan uyuşmazlıklar adli yargıda görülür.
“Davanın konusu, tapulu zeytinliği askeri idarece yasak bölgeye idhal edilerek mahsulünün
toplattırılmasına izin verilmemiş bulunduğundan bahisle tazminat isteminden ibarettir. İdarenin
İstimlak Kanunu hükümleri dışında şahsın gayrimenkulüne el konması; tamamen hususi hukuk
hükümlerine uyan fuzuli bir müdahaleden ibarettir. Bu müdahale amme menfaati mülahaza
edilmiş olması haksız ve kanunsuz el koymaya idari bir tasarruf şekil ve mahiyeti bahşetmez.
Davacının mahsulleri toplamasına müsaade edilmemesi de bu el koymaya müteferri ve fuzuli
işgalin sonucunda zarar verici haksız bir fiildir. Bu itibarla; malikinin rıza ve muvaffakatı dışında,
akdi veya kanuni hiçbir sebebe istinat olunmadan idarenin ferde ait gayrimenkule el koyarak
onun intifaına mani olunmasından mütevellit uyuşmazlığın halli adliye mahkemesinin vazifesi
içindedir.”(UM,E.1958/21,K.1958/30)
Kamulaştırmasız el atma konusunu düzenleyen yegâne hüküm niteliğindeki 4 Kasım 1983 tarih ve
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 10 Nisan 2003
tarih ve E.2002/112, K.2003/33 sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine ciddi bir hukuksal boşluk
ortaya çıkmıştır.
2010 yılında 5999 sayılı Kanunla 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na “Kamulaştırmasız el koyma
sebebiyle tazmin” başlıklı geçici 6. Madde eklenmiştir. Bu değişiklikle “kamulaştırmasız el koyma”
kavramı Kamulaştırma Kanunu’nda da kullanılmış, taşınmaz malikinin sadece tazminat davası
açabileceği hüküm altına alınmıştır. Kanun böylece, men’i müdahale ve istihkak davası açabilme
imkânını ortadan kaldırmıştır.
2942 ve 221 sayılı Kanunlar tazminat veya gayrimenkulün bedelini talep hakkını malik, zilyed ve
bunların mirasçılarına tanımış iken 5999 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme bu imkanı yalnızca
malike tanımış bulunmaktadır. Malike tanınan haktan genel hükümler uyarınca mirasçılarının da
yararlanabileceği açıktır. Ancak zilyede ve mirasçılarına hiçbir hak tanınmamıştır.
2013 yılında geçici 6.madde, 6487 sayılı Kanunla, başlığı ile birlikte tamamen değiştirilmiştir.
“Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti” başlığını taşıyan 6.
Madde kamulaştırmasız el atmaya yönelik dava yoluna ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.
Söz konusu madde uzlaşma usulünü dava şartı olarak getirmektedir. Uzlaşma süreci idarenin
daveti veya malikin müracaatı üzerine başlar. Kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el
koyma tarihindeki nitelikleri esas alınarak değer tespiti yapılır. Uzlaşma komisyonunca idarenin
daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde tahmini değer
bildirilmeksizin, malik uzlaşma görüşmelerine davet edilir. Uzlaşma görüşmeleri en geç altı ay
içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı hususu tutanağa bağlanır. İdare ve malik
arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren
üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen
el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen
irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit
ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Maddede, geçici 6.
Maddenin, bedele ilişkin hükümlerinin vuku bulduğu tarih itibariyle madde kapsamında olan
kamulaştırmasız el koyma dan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının
düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMANIN ŞARTLARI
Kamulaştırmasız el atmadan bahsedebilmek için bazı şartların varlığı gerekmektedir:
-Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın özel hukuk kişisine ait olması gerekir. Kamu tüzel kişilerine
ait taşınmazlar kamulaştırılamaz. Bu sebeple kamulaştırmasız el atma ancak şahısların veya özel
hukuk tüzel kişilerinin mülkleri için söz konusu olabilir.
- Taşınmaza el koyan, kamulaştırma yetkisine sahip bir kamu tüzel kişisi veya gerçek veya özel
hukuk tüzel kişisi olmalıdır. Taşınmaza el koyanın kamulaştırma yetkisi yoksa yapılan müdahale
kamulaştırmasız el atma sayılamaz. Böyle durumlarda el koyan veya taşınmaza müdahale eden
kişi veya kuruluş aleyhine Medeni Kanun hükümlerine göre müdahalenin men’i davası açılması
gerekir. - Müdahalenin kamulaştırma yetkisine sahip idare tarafından kamu yararı gerektirdiği için
yapılmış olması gerekir. Kamu yararı söz konusu değilse yapılan müdahale kamulaştırmasız el
atma olarak kabul edilemez. - Kamulaştırma yetkisine sahip idare geçici amaçlar için taşınmaza el koymuş ise bu geçici durum
kamulaştırmasız el atma olarak kabul edilemez. Kamulaştırmasız el atmanın söz konusu
olabilmesi için kamulaştırma yetkisi olan idarenin taşınmaza fiilen el koyarak veya mülkiyet
hakkına kısıtlama getirerek, malikin taşınmazı üzerindeki kullanma, yararlanma ve tasarruf etme
yetkisini ortadan kaldırması ve bu durumun kalıcı nitelikte olması gerekir.
-Kamulaştırmasız el koymadan bahsedebilmek için idarenin taşınmaza eylemli olarak el koyup
malikin kullanımını yasaya aykırı şekilde tamamen ortadan kaldırması gerekir. Bu müdahaleye fiili
el atma denilmektedir.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.12.2010 tarih ve E: 2010/5–662, K: 2010/651 sayılı
kararı ile hukuki el atma kavramı hukukumuza girmiştir. Hukuki el atma idarenin, mevzuatın
verdiği yetkileri kullanarak malikin mülkiyet hakkını kullanmasını uzun süre engellemek ya da
kısıtlamak suretiyle mülkiyet hakkına müdahale etmesidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
15.12.2010 tarihli kararında “… uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata
geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve
suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle
İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip
bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, her türlü izahtan
varestedir. Bu itibarla, kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, İdarenin
hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla
kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle
idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır.” ifadelerine yer verilerek imar
kısıtlamalarından doğan müdahaleler ilk kez kamulaştırmasız el atma olarak kabul edilmiş ve bu
durumlarda, maliklerin kamulaştırmasız el atma sebebiyle tazminat davası açabilmeleri mümkün
hale getirilmiştir.
Bu kararla birlikte hukuki el atma da fiili el atma gibi değerlendirilmiş, kamulaştırmasız el
atmanın, idare tarafından taşınmaza fiili el atılması yanında, mülkiyet hakkının vermiş olduğu
yetkilerin hukuka aykırı olarak uzun süre kısıtlanması halinde de gerçekleşeceği kabul edilmiştir.