Ataköy 7-8-9-10 Mah. D-100 Güney Yanyolu Nef 22 E Blok 9. Kat D:145 Bakırköy / İSTANBUL Tel : +905356887527
trende

İfa imkansızlılığı

İfa imkansızlılığı

“Mücbir Sebepler ve İfa İmkânsızlığı”

Türk Ticaret Kanunu’nun 20/II maddesine göre, her işletmenin ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması beklenir. Tacir, gerekli önlemleri almadan bir sözleşme yaparak borç altına girerse ve bu borcu önleyebilecek bir imkânsızlığı tedbir alarak engelleyebilecekken engellememişse, bu durum kabul edilebilir bir durum olarak görülmez.

Ülkemizdeki ekonomik belirsizlik durumu, ticari faaliyet gösteren taraflar tarafından tahmin edilebilen bir durumdur. Yargıtay, genellikle ekonomik koşulların değişmesi, yüksek enflasyon ve para değerinin düşmesi gibi durumları, ifa imkânsızlığı hükümlerinin uygulanmasında yeterli sebep olarak görmemektedir. Bu durumları, Türkiye’nin ekonomik gerçekleri olarak kabul etmekte ve bu tür durumların öngörülemeyecek veya öngörülmesi beklenemeyecek durumlar olarak kabul etmemektedir.

Ancak Yargıtay, Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesine göre sözleşmenin uyarlanması veya feshi koşullarını her dava için ayrıca değerlendirebilmekte ve yukarıda belirtilen durumları ifa imkânsızlığı hükümlerinin uygulanması açısından yeterli görebilmektedir.

Tacirler için 138. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda doktrin ve Yargıtay kararları arasında görüş ayrılıkları olmasına rağmen, dominant görüş, basiretli bir tacirin bile öngöremeyeceği durumların borçlu tarafından sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflar tarafından öngörülmeyen ve öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durum olduğunu belirtir. Savaş, ekonomik kriz, yüksek devalüasyon gibi durumlar bu tür olağanüstü durumlara örnek olarak gösterilebilir.

Ölçüt, somut olayın tüm özelliklerine göre durumun taraflar tarafından öngörülüp öngörülemeyeceğidir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 09.06.2005 tarihli kararında, devalüasyon ve ekonomik krizlerin bir anda ortaya çıkmadığını, belirli ekonomik sıkıntılar sonrasında meydana geldiğini belirtmiştir. Yabancı para karşısında sürekli değer kaybeden Türk Lirası yerine dövizle borçlanan ve borç altına girenlerin, ülkemizde geçmişte yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik krizleri dikkate alarak, dövizle borçlanırken bu tür artışların yaşanabileceğini öngörmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Bu durumu dikkate alarak, ticaret faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi beklenen bir tacirin, Türkiye’deki yüksek enflasyon nedeniyle ifa imkânsızlığından yararlanarak sözleşmeyi feshetmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılabilir.

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Bir Yorum Yazın

Hemen Ara