Ataköy 7-8-9-10 Mah. D-100 Güney Yanyolu Nef 22 E Blok 9. Kat D:145 Bakırköy / İSTANBUL Tel : +905356887527
trende

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk Nafakası
4721 sayılı Medeni Kanunu uyarınca yoksulluk nafakası, evliliğin boşanma kararı ile bitmesi nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır.

Yoksulluk nafakası davasına bakmaya 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemesi görevlidir.

Yoksulluk nafakası, boşanma davası ile birlikte istenebileceği gibi boşanma davası kesinleştikten sonra da istenebilir. Ancak, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası talep edebilmek için; boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde yoksulluk nafakası davasının açılması gerekir.

Yoksulluk Nafakası
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (eş), diğer taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile yoksulluk nafakası talep edebilir. (TMK m.175/1)

Yoksulluk nafakası talep edebilmenin ilk şartı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş olmaktır. Yargıtay, yoksulluk kavramını her somut olaya göre farklı değerlendirmiştir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş içtihatlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul olarak kabul edilmesi gerektiğini değerlendirmiştir.

Yargıtay, somut olayın özelliğine göre nafaka alacaklısının dul ve yetim, yaşlılık maaşı alması, asgari ücret ile çalışması gibi durumlarında yoksulluğun ortadan kalkmayacağını kabul etmektedir. Tarafların sosyal ve mali durumları kişinin yoksulluğa düşüp düşmeyeceğini belirlemektedir.

Yoksulluk nafakasına hakim re’sen karar veremez. Nafaka alacaklısının mutlaka talep etmesi gerekir. Nihai karar verilene kadar talep edilebilir. Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir. (TMK m.178) Bağımsız bir dava şeklinde açılan bu dava nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde açılır.

Nafaka şahsa bağlı bir haktır. Önceden vazgeçilmesi ya da feragat edilmesi kesin hüküm oluşturmaz. Ayrı bir dava ile talep edilebilir.

Boşanma davasında lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilen eş için yoksulluk nafakasına da hükmedilebilir. Yargıtay her iki kurumun hukuki nitelemesinin farklı olduğunu, hükmedilen tazminat miktarına bakılmaksızın şartları varsa yoksulluk nafakasına da hükmedilmesi gerektiğini kabul etmektedir.
Tarafların Eşit Kusurlu Olması Halinde Yoksulluk Nafakasına Hükmedilebilir Mi?

Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesinin kusura ilişkin şartı, yukarıda bahsetmiş olduğumuz üzere talepte bulunan kişinin kusurunun diğer tarafın kusurundan daha ağır olmasıdır. Dolayısıyla eşit kusurun varlığı halinde, talepte bulunmuş olan tarafın kusuru, diğer tarafın kusurundan ağır olmayacağı için yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir.

Boşanma Davasında Belirlenen Taraf Kusurunun Yoksulluk Nafakasına Etkisi
Tarafların eşit kusurlu olması ya da nafaka borçlusunun (karşı tarafın) hiç kusurunun olmaması durumunda bile hakim yoksulluk nafakasına hükmeder.

Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için karşı tarafın kusurundan ziyade talep eden tarafın kusuru değerlendirme konusu yapılır. Yoksulluk nafakası talep eden taraf, diğer taraftan daha ağır kusurlu ise nafaka talebi reddedilir. Talep eden taraf daha ağır kusurlu değilse, yani karşı tarafla aynı kusur derecesine sahip veya daha az kusurlu ise lehine yoksulluk nafakasına hükmedilir.

Yoksulluk Nafakası Süre
Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir ve bu kuraldır; istisnai hallerin varlığı halinde nafaka yükümlülüğü ortadan kaldırılabilir.
Türk Medeni Kanunumuzun;
176/3. maddesinde: “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.”
176/4. maddesinde: “Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
176/5. maddesinde: “Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
ifadeleri ile süresiz nafakanın tutarında değişikliğe gidilmesi veya tamamen ortadan kaldırılmasının şartları açıkça ifade edilmiştir.

Yoksulluk Nafakası Nasıl Ödenir? Arttırılabilir mi?
Medeni Kanunun m. 176/3 göre hakim, tarafların istekleri halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın ileriki yıllarda ne miktar arttırılacağını da kararında belirtebilir. Hakim, yoksulluk nafakasının, her yıl TEFE/TÜFE, DİE, Döviz Artış Kuru, Altın Fiyatları endeksine göre arttırılacağını kararında belirtmek sureti ile sonraki yıllarda ödenecek nafaka miktarını da belirlemiş olur.

Yargıtay içtihatlarında uyarlama davalarında hükmedilecek yeni nafaka miktarının tarafların gelir ve giderlerinde olağanüstü bir değişiklik olmamış olması durumunda TUİK tarafından tespit edilen ÜFE artış oranını geçmemesi gerektiği belirtilmiştir. Yoksulluk nafakası alabilmek için evliliğin bir gün ya da bir saat bile sürmüş olması yeterlidir.

Yoksulluk Nafakası Alacaklarında Zamanaşımı Nedir?
Mahkeme ilamları ile ilam hükmündeki diğer kararlar son işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Yani bu ilam dayanak alınarak işlem yapılamaz. (İİK m.39/1 BK m. 146)

Nafakaya ilişkin ilamlar bu kuralın istisnasıdır. Yani, yoksulluk nafakası alacağına dair bir mahkeme kararı üzerinden 10 yıl geçse dahi, o mahkeme kararı geçerlidir. Ancak biriken nafaka alacakları üzerinden 10 yıl geçmekle ilam zamanaşımına uğramasa bile biriken nafaka alacakları zamanaşımına uğrar. Mesela 10.10.2006 tarihinde hükmedilen iştirak ya da yoksulluk nafakasını 10.10.2017 tarihinde tahsili için icraya koyduğumuzda 10.10.2007 tarihinden önceki nafakalar zamanaşımına uğramış olur. Ancak ilamın üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen ilam geçerliliğini korur.

Ziyaretçi Yorumları - 3 Yorum
  1. Mahmut Özer dedi ki:

    İyi çalışmalar 13 yıl önce babama ait olan evi sağlık raporlu noterden vekalet yoluyla babam bana verdi fakat erkek kardeşim
    ve diğer akrabalarımın baskısıyla bana vekalet sözleşmesinden kaynaklanan Asliye hukuk mah. Dava açtı bu durumdan doğan hakları varmıdır ne gibi sonuçlar doğurur şimdiden teşekkür ederim…

    1. alpserhukuk dedi ki:

      sağlığında babanız her türlü tasarrufta bulunabilir. Ancak bahsettiğiniz bu davayı ancak sağlığında babanız size karşı açabilir. Az miktarda paraya sattım, verdiğim vekalet geçersizdi gibi birtakım sebeplerle sadece babanız dava açabilir. sağlık raporu alınsa dahi örneğin 1 haftalık bir vekaletin geçerli olamayacağı gibi birçok mahkeme kararı bulunmaktadır. dolayısıyla tapu iptal edilebilir. Ancak kızına evini veren bir kadın tapuyu yerel mahkemede iptal etmiş istinaf kadını haklı bulmuş ancak Yargıtay dosyayı bozmuş ve kadın kızından tapusunu geri alamamıştır. Bu davaların içeriği herkes bakımından farklı olup yargı kararları da delil durumuna göre değişmektedir.

Bir Yorum Yazın

Hemen Ara