Ceza Muhakemesinde Teşhis
Teşhis, şüpheli veya sanığın kim olduğunun/kimliğinin tespit edilebilmesi veya suçun gerçek faili olup olmadığının tespiti amacıyla kendisinin veya fotoğrafının mağdur veya tanıklara gösterilmesi suretiyle yapılan bir işlemdir. Teşhis işlemi, yasal dayanağını 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndan değil, 2559 sayılı PVSK (Polis ve Vazife Salahiyet Kanunu) Ek-6 maddesinden almaktadır. Teşhis işlemi ile açığa çıkarılması amaçlanan hususlar şunlardır:
- Şüpheli veya sanığın kimliğinin ortaya çıkarılması,
- Şüpheli veya sanığın suçun gerçek faili olup olmadığının belirlenmesi.
Teşhise Katılacak Kişiler
Hukuki anlamda teşhis, şüphelinin kendisinin veya fotoğrafının suç mağduruna veya tanığa gösterilmesi ve bu şekilde şüphelinin tanınması olarak tanımlanabilir. PVSK md.6/9’a göre, “teşhiste bulunan” suç mağduru veya tanık; “teşhis işlemine tabi tutulan” suç mağduruna veya tanığa gösterilecek kişilerdir. Şüphelinin teşhisten kaçınma hakkı yoktur.
Teşhisin hukuki niteliği tartışmalıdır. Bir görüşe göre; koruma tedbiri olan teşhis, diğer bir görüşe göre ise; delil elde etme aracıdır. Bunun dışında teşhis bir gözaltı işlemidir ve yalnızca soruşturma aşamasında teşhise başvurulabilecektir. Buna göre; savcı tarafından hakkında gözaltı kararı verilmeyen kişi teşhise tabi tutulamayacaktır. Nitekim bu durum PVSK md.6/9’da açıkça düzenlenmiştir.
Teşhisteki temel amaç; gözaltına alınan kişinin fail olup olmadığını belirlemek ve kimlik tespiti yapmaktır. Ancak zorunlu durumlarda savcının yazılı talimatıyla teşhise başvurulabilecektir ve teşhis işlemini yerine getirecek olan makam kolluktur.
Teşhisin İcrası
Teşhisin uygulanmasında izlenecek usul şu şekildedir. Öncelikle teşhiste bulunacak olanın fail ile ilgili beyanlarına başvurulur ve elde edilen bilgilere göre aralarında cins, boy, yaş, kilo gibi benzerliklerin bulunduğu biden fazla kişi teşhise tabi tutulur. Uygulamada genellikle teşhis işleminin gerçekleştirileceği polis merkezindeki memurlar şüpheliyle birlikte yer alırlar. Suç mağdurunun ve tanığın da teşhisten kaçınma hakkı bulunmamaktadır ancak tanıklıktan çekinme hakkının bulunduğu hallerde tanık teşhis işlemine katılmaya zorlanamaz. En önemli noktalardan birisi de teşhiste bulunan ile teşhise tabi tutulan kişilerin birbirini görmemesidir. Bu şekilde tamamlanan teşhis işlemi tutanağa bağlanır.
PVSK m.6/16’ya göre; şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis işlemi gerçekleştirilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus tek fotoğraf ya da aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz.
Teşhis İşleminde Müdafiin Bulunması
Teşhis işlemini düzenleyen 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyat Kanunu’nda müdafiin (avukatın) teşhis işlemine katılabileceğine dair açık düzenleme yoktur. Ancak, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen şüpheli veya sanığın savunma hakkı kapsamında müdafiin de teşhis işlemine katılabileceğinden kuşku yoktur:
- Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafi (avukat) yardımından yararlanabilir (CMK m.149/1).
- Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli ve sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez (CMK m.149/3).
Yukarıdaki CMK hükümleri dikkate alındığında, müdafiin teşhis işlemine katılması mümkün, ancak zorunlu değildir. Uygulamada müdafi (avukat) hazır olmadan yapılan teşhis işlemleri de hukuka uygun kabul edilmektedir. Yargıtay, kolluk tarafından müştekiye yaptırılan teşhiste müdafiin bulunması zorunluluğu olmadığına hükmetmiştir.