Suç Vasfına Niteliğine Yönelik Temyiz veya İstinaf Nedir ?
- Suç Vasfına Yönelik Temyiz veya İstinaf Nedir?
Suç vasfına (niteliğine) yönelik temyiz, kesin nitelikte olan hükümdeki fiilin başka bir suç vasfı oluşturabileceği gerekçesiyle temyiz edilmesidir. Suç vasfına yönelik temyiz başvurusu yapılabilmesi için, fiilin “kesinlik sınırını aşar nitelikte” yaptırım içeren bir suç vasfı teşkil ettiği iddiasının ileri sürülmesi gerekir. Kesinlik sınırını aşan yaptırım, fiilin oluşturduğu iddia edilen suç vasfının düzenlendiği kanundaki cezasının üst sınırına göre belirlenir.
Kesin olan hükümler, sadece “suç vasfına yönelik” olarak temyiz edilebilmektedir. Örneğin, hırsızlık suçundan hükmedilen 3 yıl hapis cezasının sanık aleyhine istinaf edilmesi ve İstinaf Mahkemesi (BAM) tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine, bu kesin nitelikteki hükme karşı, suç vasfının hırsızlık değil yağma suçu olduğu gerekçesiyle temyiz başvurusu yapılabilir.
Kesin hükümlere karşı suçun niteliğine ilişkin istinaf veya temyiz başvurusu, sanığın lehine yapılabileceği gibi aleyhine de yapılabilir. Suç vasfına yönelik temyiz kanun yolu Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) suç vasfına yönelik istinaf veya temyize ilişkin açık bir hüküm yoktur. Yargıtay içtihatlarıyla oluşan suç vasfına yönelik temyize ilişkin hükümlerin; kesin hüküm niteliğindeki yerel mahkeme kararının suç vasfına yönelik istinaf edilmesinde de kıyasen uygulanması gerekir.
Tür ve Miktar Yönünden Kesin Kararların Suç Vasfına Yönelik Temyizi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen içtihadı uyarınca, tür ve miktarı itibarıyla kesin olan kararların dahi suç vasfına yönelik temyizi mümkündür. Buna göre, söz gelimi basit yaralama suçundan kesin nitelikte bir adli para cezasına hükmedilmişse, katılan ya da Cumhuriyet savcısı bu hükmü, fiilin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu gerekçesiyle temyiz edebilir. Dairemiz bu içtihadın istinaf sonrası temyizde de uygulanması gerektiği görüşündedir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi- K.2021/7569).
14.04.2011 tarihinden sonra ise, ancak doğrudan hükmolunan 3.000 Türk Lirasından fazla adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin temyizinin mümkün hale geldiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Öte yandan, CGK’nun 27.12.2011 gün ve 370-302 ile 06.12.2011 gün ve 185-249 sayılı kararları başta olmak üzere pek çok kararında da; miktar itibarıyla kesin nitelikteki hükümlerin, kesinlik sınırını aşar nitelikle yaptırım içermek şartıyla suç vasfına yönelik temyiz üzerine, temyiz incelemesine konu olabileceklerine işaret edilmiştir (Ceza Genel Kurulu- 2013/532 K.).
Suç Vasfına Yönelik Temyiz, Eksik Ceza Verilmesi
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.03.2009 gün ve 43-56, 27.12.2005 gün ve 121-171, 29.11.2005 gün ve 123-151 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi; kesin nitelikteki hükümlerin ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermesi koşuluyla suç vasfına yönelik temyiz üzerine, bu hususla sınırlı biçimde temyiz incelemesine konu olabilecekleri gözetilerek o yer Cumhuriyet savcısının sanık aleyhine yaptığı temyiz başvurusuna göre işin esasına girilmesi gerektiğinden tebliğnamenin kesinlik nedeniyle redde ilişkin görüşüne iştirak edilmemiştir.
1) Mağdurun 27.11.2014 tarihli adli raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralanmış olması karşısında; sanık hakkındaki temel cezanın TCK’nin 86/1. maddesi yerine 86/2. maddesine göre belirlenmesi suretiyle eksik ceza verilmesi,
2) Mağdur hakkındaki Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 14.07.2015 tarihli adli raporda; “yüz sınırları dahilinde tarif edilen yaranın yüzde sabit iz niteliğinde olup olmadığı hususunda rapor tanzim edilebilmesi için şahsın muayene edilmek üzere Şube Müdürlüğümüze gönderilmesi gerektiği” bildirilmesine rağmen, mağdurun tüm tedavi evrakları ve raporlarıyla birlikte en yakın Adli Tıp Şube Müdürlüğüne sevkinin yapılarak, yaralanmasının yüzünde sabit ize neden olup olmadığına ilişkin rapor alındıktan sonra, sanığın hukuki durumunun tespit ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi -K.2020/12487).
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.03.2009 gün ve 43-56, 27.12.2005 gün ve 121-171, 29.11.2005 gün ve 123-151 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi; kesin nitelikteki hükümlerin ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermesi koşuluyla suç vasfına yönelik temyiz üzerine, bu hususla sınırlı biçimde temyiz incelemesine konu olabilecekleri gözetilerek o yer Cumhuriyet savcısının sanık aleyhine yaptığı temyiz başvurusuna göre işin esasına girilmesi gerektiğinden tebliğnamenin kesinlik nedeniyle redde ilişkin görüşüne iştirak edilmemiştir. Katılanın adli raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralanmış olması karşısında; sanık hakkındaki temel cezanın TCK’nin 86/1. maddesi yerine 86/2. maddesine göre belirlenmesi suretiyle eksik ceza verilmesi, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi-K.2019/21478).
Suç Vasfına Yönelik Aleyhe Temyiz
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.03.2009 tarih ve 2009/2-43 Esas – 2009/56 sayılı kararında belirtildiği üzere; kesin nitelikteki hükümlerin suç vasfına yönelik aleyhe temyiz kanun yoluna başvurulması halinde, temyiz incelemesine konu olabilecekleri ve yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.02.2020 tarih ve 2017/3-1053 Esas – 2020/131 sayılı kararı uyarınca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamede görüş bildirilmeyen bir hükümle ilgili olarak özel Dairece temyiz incelemesi yapılıp karar verilemeyeceği de dikkate alındığında, katılanlar vekilinin temyiz dilekçesinin incelenmesinde, sanık … hakkında maktul …‘a karşı “silahla tehdit” suçundan kurulan beraat hükmünü sanığın eyleminin “yağma” suçunu oluşturacağından bahisle suç vasfına yönelik aleyhe temyiz ettiği anlaşılmakla, temyiz isteminin esası yönünden görüş bildirilerek bu hususta EK TEBLİĞNAME düzenlenmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 09.06.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-K.2021/10200).
Şikayetçi Vekilinin Suçun Niteliğine (Vasfına) Yönelik Temyizi
Hükmolunan adli para cezası miktarı itibarıyla kesin nitelikte olan ve temyiz yeteneği bulunmayan yerel mahkeme hükmü, şikâyetçi vekilinin suç niteliğine yönelik açık temyiz talebi nedeniyle temyiz edilebilirlik niteliği kazanmıştır. Bu nedenle, Özel Dairece hükmün temyizen incelenebilir olduğu vurgulandıktan sonra, temyizin reddine dair ek kararın kaldırılmasına ve şikâyetçi vekilinin kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilerek katılma talebinin reddine dair kararın kaldırılıp davaya katılmasına karar verilmesi yerinde bir uygulamadır. Ancak hükmün temyizen incelenmesine geçildikten sonra usul ve kanuna uygun bulunması halinde onanması, hukuka aykırılık belirlenmesi halinde bozulması ya da 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinde yazılı şartların bulunması durumunda ise düzeltilerek onanması, başka bir anlatımla esasa ilişkin bir karar verilmesi gerekirken, sanığa atılı eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturmayıp, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğu belirtilerek, hükmün kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır (Ceza Genel Kurulu- K.2013/399).
İstinaf Sonrası Temyizde Suç Vasfı Değişikliği Gerekçesi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, Dairemizce de benimsenen 04.10.1993 tarih ve 2-187/222 esas ve sayılı içtihadı uyarınca, tür ve miktarı itibarıyla kesin olan kararların dahi suç vasfına yönelik temyizi para cezasına hükmedilmişse, katılan ya da Cumhuriyet savcısı bu hükmü, fiilin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu gerekçesiyle temyiz edebilir. Dairemiz bu içtihadın istinaf sonrası temyizde de uygulanması gerektiği görüşündedir. Esasen ilk derece mahkemesi örneğin; yağma suçundan beş (5) yılın üzerinde bir hapis cezası vermiş, istinaf mahkemesi bu fiilin hırsızlık suçunu oluşturduğundan (vasıf değişikliği) bahisle ya da etkin pişmanlık nedeniyle beş (5) yılın altında bir cezaya hükmetmişse, bu hüküm sözü edilen içtihada dayanmaya gerek kalmaksızın temyize tâbidir. Ancak, ilk derece mahkemesi zimmetten beş (5) yılın altında bir hapis cezası vermiş, istinaf mahkemesi ise; bu fiilin görevi kötüye kullanma suçunu (vasıf değişikliği) oluşturduğu gerekçesiyle daha az bir cezaya hükmetmişse, Yargıtay 6. Ceza Dairemize göre; bu kararın da vasıftan temyizi mümkündür (Yargıtay 6. Ceza Dairesi-K.2021/422).
HAGB Kararının Suç Vasfına Yönelik Temyizi
İstinaf sonrası temyizde vasıftan temyizin mümkün olup olmadığını hususları incelenecek olursa; Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarih ve 532-126,12.03.2013 tarihli ve 1515-202 ile 21.12.2010 tarihli ve 230-264 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında da vurgulandığı gibi, kesin nitelikteki hükümler ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek şartıyla suç vasfına yönelik ya da suç niteliği doğru belirlenmesine rağmen yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan cezaların verildiği hükümlere karşı yapılan aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabilecektir. Yani doğru uygulama yapıldığında kesinlik sınırı içinde kalmayacak bir hükmün, hatalı uygulama (hesap hatası, uygulama hatası gibi) neticesinde ortaya çıkan sonuç ceza itibariyle-kesinlik sınırı içindeyse aleyhe temyiz bulunmadığı durumda temyize konu olması mümkün değildir.
Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.10.1993 tarihli 2-187/222 sayılı ve 28.05.2019 tarih ve 2018/13-297 Esas, 2019/461 sayılı içtihatlarında da belirtildiği gibi, Yargıtay’ın duraksamasız uygulamalarına göre;istinaf denetimi sonrasında dahi, tür ve miktar itibarıyla kesin olan hükümlerin de suç vasfına yönelik temyizi halinde Yargıtay denetiminin mümkün olduğu kabul edilmiştir. Kural olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraza tabi ise de; somut olayda olduğu gibi yağma suçunu oluşturan bir kısım fiillerle ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ise, artık bu kararın da temyiz yasa yoluna tabi olacağı değerlendirilmiştir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi-K.2021/14714).