MÜTESELSİL BORÇLULUK
MÜTESELSİL BORÇLULUK
Müteselsil borçluluk, niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusunun
bulunması ve bu borç ilişkisinde borçlulardan her birinin, alacaklıya karşı edimin
tamamını ifa etmekle yükümlü olmasıdır.
Müteselsil borçlular, borcun tamamından borç tamamen ifa edilinceye kadar
sorumludurlar. Bu öyle bir sorumluluktur ki her bir borçlu, borcun tamamını tek bir
borçlu gibi ifa ile yükümlüdür.
Müteselsil sorumluluk veya borçluluk, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 162 ve
devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK m.162’ye göre “Birden çok borçludan her
biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse,
müteselsil borçluluk doğar. Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak
kanunda öngörülen hâllerde doğar.”
Söz konusu maddede de belirtildiği üzere müteselsil sorumluluk hukuki işlemden veya
kanundan doğmaktadır.
Birden fazla borçlu aynı borçtan birlikte sorumlu olduklarını kabul etmedikçe aralarında
kısmi sorumluluk bulunur. Bunun istisnasını ticari işlerdeki teselsül karinesi oluşturur.
Ticari işlerde birden fazla borçlunun bulunduğu durumlarda, aralarında müteselsil borç
ilişkisinin olduğu karine olarak kabul edilir.
Müteselsil borcun, alacaklı ile borçlular arasındaki ilişki (dış ilişki) ve borçluların kendi
aralarındaki ilişki (iç ilişki) olmak üzere iki yönü vardır.
Alacaklı ile müteselsil borçlular arasındaki ilişki, dış ilişki olarak adlandırılmaktadır.
Alacaklı, müteselsil borçlulardan edimin tamamını talep edebilir. Bu talep, sadece
borçlulardan birine yöneltilebileceği gibi tümüne karşı da yöneltilebilmektedir.
Alacaklının sahip olduğu bu talep hakkı müteselsil borçluların her birinin borcun
tamamından sorumlu olmasının bir sonucudur. Talebin mutlaka borcun tamamına
yönelik olması gerekmemektedir. Alacaklı borçlulardan ayrı ayrı borcun bir kısmını da
talep edebilir. Talep edilen kısmı ifa etmeyen müteselsil borçlu olursa bu kısım, diğer
borçlulardan istenebilir. Ayrıca borcun bir kısmını ifa eden borçluya karşı alacaklı,
tekrar talepte de bulunabilir. Dolayısıyla alacaklı borcun tamamını veya bir kısmını,
isterse borçluların tümünden isterse sadece birinden talep edebilir. Borcun tamamı
ödeninceye kadar borçluların sorumluluğu devam eder
Alacaklı talepte bulunduğunda borçlunun kendi borcundan fazlasının talep edildiği
gerekçesiyle ifadan kaçınması mümkün değildir. Ayrıca borçluların kendi aralarında
nasıl bir paylaşım benimsedikleri alacaklıya karşı ileri sürülemez.
Müteselsil borçlular alacaklıya karşı hem ortak hem de şahsi savunmalarda
bulunabilirler. TBK. m.164/II’ye göre ortak savunmaları yapmayan müteselsil borçlu,
diğer borçlulara karşı sorumlu olur. Müteselsil borçlunun rücu hakkından
yararlanabilmesi için alacaklı kendisinden ifa talebinde bulunduğunda ortak
savunmaları ileri sürmesi gerekmektedir. Aksi takdirde rücu hakkını kaybeder.
Müteselsil borç ilişkisinde ortak savunma, ”borçluların tümüne ortak bir şekilde
tanınmış olan ve müteselsil borcun sebebinden veya konusundan doğan”
savunmalardır. Bu savunmalar, def’i ve itiraz şeklinde ortaya çıkabilir.(TMK. m. 164/I)
Ortak itirazlar, borcun doğmadığına, geçerli olmadığına veya sona erdiğine ilişkin
itirazlardır. Ortak itirazları, müteselsil borçluların her biri ileri sürebilir ve ileri sürmediği
takdirde diğerlerine karşı sorumlu olur.
Müteselsil borçluların irade beyanlarının birbirine uygun olmadığı, borcun dayandığı
sözleşmenin şekle aykırılığı, tarafların ehliyetsizliği, borcun imkânsız, hukuka veya
ahlaka aykırı olduğu, muvazaalı bulunduğu ya da ifa, takas gibi borcu sona erdiren
sebeplerle ortadan kalktığı bu itirazlara örnek verilebilir. Zamanaşımı def’i, borcun
muaccel olmadığı def’i ve ödemezlik def’i ise müteselsil borçluların ileri sürebileceği
ortak def’ilerdendir.
Kişisel savunmalar, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklı ile arasındaki hukuki
ilişkiden doğan savunmalardır. TBK. m. 164/I, “borçlulardan biri alacaklıya karşı ancak
onunla kendi arasındaki kişisel ilişkiden…. doğan def’i ve itirazları ileri sürebileceğini”
düzenlemiştir Söz konusu bu savunmalar müteselsil borçluların şahsından doğarlar ve
alacaklı ile kendi aralarındaki ilişkinin bir sonucudurlar. Müteselsil borçlulardan birine
ait kişisel savunmaları, alacaklının kendisinden talepte bulunduğu diğer borçlu ileri
süremez. Kişisel savunmaların ileri sürülmemesi rücu hakkının kaybına yol
açmamaktadır. Müteselsil borçluların sahip olduğu bu savunmalar, def’i ve itiraz
şeklinde ileri sürülebilir. Borçlulardan birinin veya birkaçının ehliyetsizliği, yetkisiz
olarak temsil edilmesi, irade sakatlığı kişisel itirazlardandır. Zamanaşımı def’i ise kişisel
def’i niteliğinde olup müteselsil borçlulardan birinin, zamanaşımı def’ini ileri sürmemesi
sadece kendisi açısından sonuç doğurur, diğer borçlulara etki etmez.
MÜTESELSİL BORÇLULUĞUN SONA ERMESİ
Müteselsil borçluluğu sona erdiren nedenler TBK m.166’da yer almaktadır.
MADDE 166- Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona
erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Borçlulardan biri,
alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak
durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının
borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç
ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.
İfa, diğer borç ilişkilerinde olduğu gibi müteselsil borçlulukta da borcu sona erdiren
nedenlerden biridir. Borçlulardan birinin ifası ile müteselsil borçluluktan doğan borç, ifa
edilen miktar oranınca sona erer. Borcun sona ermesi, sadece ifada bulunan borçlu
bakımından değil, tüm borçlular bakımından söz konusu olur.
Müteselsil borçlulardan biri tarafından yapılan takas da bütün borçluları borçtan
kurtarır. Müteselsil borçlulardan biri, müşterek borcu alacaklıdaki bir alacağı ile takas
ederse, takas edilmiş miktar oranında bütün müteselsil borçlular borçtan kurtulur.
Müteselsil borçluluk bakımından alacaklı ile müteselsil borçlular arasındaki ibra
sözleşmesi, müteselsil borcun sona erdirilmesi hallerinden biridir. Alacaklı müteselsil
borçlulardan birisini ibra ederken, diğer müteselsil borçluları da ibra ettiğini açıkça
belirtmişse ibra, diğer müteselsil borçlular için de sonuç doğurur. Alacaklı açıkça diğer
müteselsil borçluları ibra etmediğini bildirmişse ibra sözleşmesi diğer müteselsil
borçluların borcunu ortadan kaldırmaz. Alacaklı müteselsil borçlulardan sadece birisini
ibra etmekle birlikte durum ve borcun niteliği diğer borçluların ibradan yararlanmasını
haklı gösteriyorsa diğer müteselsil borçlular da borçtan kurtulur.