Cinsel Taciz Suçu

Cinsel Taciz Suçu ve Türkiye’deki Uygulamaları

Cinsel taciz suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 105. maddesi kapsamında değerlendirilir ve failin cinsiyeti veya statüsüne bakılmaksızın, şikayet edilip edilmemesine bakılmaksızın, re’sen soruşturulur ve uzlaşma yoluyla çözülemeyeceği belirtilmiştir. Bu suçun faili erkek, kadın, evli ya da bekar, genç veya yaşlı olabilir. Eşler arasında bile bu suçun işlenme ihtimali vardır.

Cinsel taciz suçunun oluşabilmesi için, failin eyleminin “bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etme” şeklinde tanımlanmalıdır. Taciz, kişinin rahatsızlık verme veya tedirgin etme anlamına gelir. Ancak, TCK’nın 105. maddesi kapsamında tacizin, cinsel bir amaç taşıması gerekmektedir. Suçun mağduru kişinin rahatsız olması ise suçun oluşabilmesi için zorunlu bir durum değildir.

Cinsel taciz suçunun oluşabilmesi için, bir davranışın objektif olarak cinsel bir amaç taşıması ve bir kimseye yönelik olması gerekmektedir. Ancak, bu durumun belirlenmesinde mağdurun hassasiyeti değil, topluma hâkim olan ortalama anlayışın esas alınması gerekmektedir.

Eğer failin cinsel bir amaç taşımadığı, sadece rahatsızlık verme amacıyla hareket ettiği belirlenirse, bu durum TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen “kişilerin huzur ve sükûnunu bozma” suçunu oluşturabilir.

Örneğin, bir kişi bir başkasını sık sık telefonla arayarak ilişki teklifinde bulunursa, bu durum cinsel taciz suçu oluşturabilir. Ancak, sanığın kendisinin telefonu kullanmadığını iddia etmesi durumunda, ses teşhisi yapılmalı ve bu durum kanıtlanamazsa sanığın beraatine karar verilmelidir.

Yargıtay, emsal bir davada bir kadının evine gitmekte olduğu sırada yanından geçen bir şahsın omuz omuza değdiği ve kadını birkaç kez takip ettiği durumunu cinsel taciz olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle, cinsel taciz suçlamalarıyla ilgili olarak, dosya içeriğinin farklı olabileceği ve tahkikat sürecinin başından itibaren bir ceza avukatı tarafından savunma yapılması gerektiği vurgulanmaktadır.