Ataköy 7-8-9-10 Mah. D-100 Güney Yanyolu Nef 22 E Blok 9. Kat D:145 Bakırköy / İSTANBUL
trende

LİMİTED ŞİRKETTE ORTAKLIKTAN ÇIKMA VE ÇIKARILMA

LİMİTED ŞİRKETTE ORTAKLIKTAN ÇIKMA VE ÇIKARILMA

LİMİTED ŞİRKETTE ORTAKLIKTAN ÇIKMA
Çıkma, ortağın iradi olarak ortaklıkla arasındaki hukuki ilişkiyi sona erdirmesidir.
TTK’da 3 tür çıkma hali düzenlenmiştir. Bunlar; esas sözleşmede öngörülen sebebe
dayanarak çıkma, haklı sebebe dayanarak çıkma ve çıkmaya katılmadır.
1-Esas Sözleşmede Öngörülen Sebebe Dayanarak Çıkma
TTK m.638/1’e göre şirket sözleşmelerinde ortaklara ortaklıktan çıkma hakkı tanınabilir
ve bu hakkın kullanılması belirli şartlara bağlanabilir. Bu halde ortak, şirkete çıkma
beyanında bulunur. Bu irade yenilik doğurucu nitelikte olup kural olarak şekle tabi
değildir.
2-Haklı Sebebe Dayanarak Çıkma
TTK m.638/2’ye göre her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar
verilmesi için dava açabilecektir. Mahkeme istem üzerine dava süresince davacının
ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bir kısmının veya tamamının doldurulmasına ya
da davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar
verebilecektir. Ortaklık ilişkisini çekilmez hale getiren ve dürüstlük kurallarına göre
ortak açısından bu ilişkinin sürdürülmesinin kendisinden istenemeyeceği nedenler
haklı neden olarak sayılabilir. Haklı sebebin varlığına hakim somut olayı
değerlendirerek karar vermektedir.
3-Çıkmaya Katılma
Çıkmaya katılma TTK m.639’da düzenlenmiştir. Buna göre bir ortağın çıkma iradesini
ortaklığa yöneltmesi veya haklı sebeple çıkma davası açması halinde bu durum
ortaklık müdürlerince diğer ortaklara bildirilir. Bu bildirimi alan ortak 1 ay içerisinde
şirket sözleşmesinde yer alan sebebin kendisi açısından da düşünüyor ve çıkmak
istiyorsa bu hususu aynı şekilde müdürlere bildirerek veya haklı sebeple çıkma davası
yoluyla çıkma talep edilmişse bu davaya katılarak şirketten ayrılabilecektir.
LİMİTED ŞİRKETTE ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA
Ortaklıktan çıkarılma, bir ortağın kendi isteği dışında ortaklıktan ayrılmasının
sağlanmasıdır. Limited şirket ortaklıktan çıkarılma iki halde mümkündür. Bunlar;
sözleşmede öngörülen sebeplerden birinin varlığı halinde ortaklık kararıyla çıkarılma
ve haklı sebebin varlığı halinde mahkeme kararı ile çıkarılmadır.

  1. Esas Sözleşmede Öngörülen Nedenlere Dayanarak Ortaklıktan Çıkarılma
    Bir ortağın limited şirket esas sözleşmesinde öngörülen nedenlere dayanarak
    ortaklıktan çıkarılması için şirketin öncelikle bir genel kurul kararı alması
    gerekmektedir. Şirket, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin bu yöndeki oyu
    ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada
    bulunmasıyla alacağı genel kurul kararı doğrultusunda, ortağın şirketten
    çıkarılmasını sağlayabilecektir. Genel kurul kararının alınmasını takiben limited
    şirket, ilgili ortağın ortaklıktan çıkarılması için şirket merkezinin bulunduğu
    yerdeki asliye ticaret mahkemesine başvurulmalıdır. Limited şirket esas
    sözleşmesinde belirtilen bir hükme dayanarak ortaklıktan çıkartılan ortağın
    aleyhine alınan genel kurul kararına ilişkin başvuracağı hukuki yol, söz edilen
    ortağın, ilgili genel kurul kararının noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden
    itibaren üç ay içinde, şirketin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde genel
    kurul kararının iptalini talep etmesidir.
  2. Haklı Nedene Dayanılarak Ortaklıktan Çıkarılma
    Haklı nedenle ortaklıktan çıkartma için limited şirket tarafından mahkemeye
    başvurulmasından önce, limited şirket genel kurulunun bu kapsamında bir genel
    kurul kararı alması gerekmektedir. . Şirket genel kurulu kararı, ortaklıktan
    çıkarma davasının ön şartıdır. Genel kurul kararı olmadan açılan şirketten
    çıkarma davası, usulden reddedilir. İlgili genel kurul kararının alınması için
    gerekli nisap, genel kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı
    bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunmasıdır.
    TTK m.245’e göre, bir ortağın, ortaklık yönetim işlerinde veya hesaplarının
    çıkarılmasında ortaklığa ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görev ve
    borçları yerine getirmemiş olması bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin
    ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık
    veya diğer bir sebepten dolayı üstüne aldığı ortağın işlerini yapmak için gerekli
    olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi durumu, sınırlı olarak sayılmayan,
    başlıca haklı neden halleridir.
    Şirketten Çıkma Hakkında Yargıtay Kararları
    Dava, davalı şirket ortaklığından haklı sebeple çıkmaya dair olup, mahkemece,
    28/01/2010 tarihli adi yazılı şekilde yapılmış devir sözleşmesi geçersiz olduğundan
    geçerli bir pay devrinden söz etmek mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine
    karar verilmişse de; davacı, 28.01.2010 tarihli adi yazılı hisse devir sözleşmesi
    uyarınca hisselerinin dava dışı … tarafından 29.11.2010 tarihinde devralınması
    gerekirken devralınmadığını, anılan sözleşme uyarınca davalı şirkete karşı borç ve
    yükümlülüğü kalmamasına rağmen vergi ziyaı cezası ve vergi borcu tehdidi altında
    kaldığını ileri sürerek, bu sebeplerle haklı sebeple şirket ortaklığından çıkma talep
    etmiş olup, mahkemece, 6102 Sayılı TTK m. 638/2 uyarınca haklı sebep ve
    koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılıp değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar
    verilmesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
    (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2016/13522 E, 2018/4501 K, 18.6.2018 T)
    Davacının davalı şirketin kuruluşundan itibaren diğer ortakla birlikte müdür olacağı
    inancıyla davalının kurucu ortağı olduğu, buna karşın davacının rızası dışında,
    müdürlüğüne dayanak ana sözleşme düzenlemesinin değiştirilmesi ile davacının
    kurucu ortak olma yönündeki iradesinin temel gerekçesinin ortadan kalktığı, şirketin
    kuruluşundan itibaren ortaklar arasında çekişme olduğu, tanık beyanlarından bu
    çekişmenin dava dışı ortağın hakaretlerine dek vardığının anlaşılması karşısında asıl
    davada davacının çıkma talebinin haklı nedenlere dayandığı anlaşılmaktadır. Bu
    durum karşısında asıl davada çıkma talebinin kabulüyle çıkma payı bakımından bir
    karar verilmesi gerekmekte iken asıl davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
    (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2019/3224 E, 2020/2963 K, 17.06.2020 T)
    Davacı, haklı sebep olarak kendisine bilgi verilmediği, şirket kayıt ve defterlerini
    inceleyemediği ve kar payı verilmediğine dayanmışsa da, işbu davadan evvel davalıya
    herhangi bir şekilde bu yönde bir talep yönelttiğine ilişkin bir delil ibraz etmemiş ve
    bu nedenle iddiasını ispatlayamamıştır. Ayrıca, mahkemece, davalı şirketin ticari
    defterlerini ibraz etmemesi sebebiyle davacı iddialarının sabit olduğu kabul edilmiş
    ise de, davacı tarafından haklı sebep olarak ileri sürülen kendisine bilgi verilmemesi,
    kayıt ve defterlerin incelenemediği iddiaları defter incelemesi ile
    değerlendirilebilecek hususlar değildir. 6102 Sayılı TTK’nın 616. madde (6762
    Sayılı TTK’nin 539/4.) hükmüne göre de, genel kurulca kar payının dağılması
    yönünde karar verilmedikçe, kar payının dağıtılması da mümkün bulunmamaktadır.
    Karın dağıtılmasında ana sözleşmedeki hükümlerin de ayrıca dikkate alınması
    gerekmektedir. Bu durumda, davacının haklı sebep olarak ileri sürdüğü iddiaları
    ispatlayamadığı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı
    şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, yerel mahkeme kararının
    bozulması gerekmiştir.
    (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2018/2348 E, 2019/4042 K, 22.05.2019 T)
    Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının
    davalı şirkette 03/06/2004-03/06/2014 tarihleri arasında şirket müdürü olarak
    görev yaptığı, davacının müdür sıfatının sona erdiği 04/06/2014 tarihinden davanın
    açıldığı tarihe kadar gerçekleşen yönetim ve işleyişin davacının müdür sıfatının
    bulunduğu dönemdeki davranışların devamı niteliğinde olduğu, davacının müdür
    sıfatının bulunduğu dönemde başlayıp devam eden davranışların objektif bakımdan
    haklı neden olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar
    verilmiştir…
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken
    hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir
    isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun
    HMK’nın353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine
    ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye
    Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2018/3970 E, 2019/5566K, 18.09.2019 T)
    Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının
    sermaye taahhüdünün yerine getirildiğine dair faturalar ve belgeler sunduğu
    davacının 2008 yılında toplam sermaye borcuna istinaden şirkette almış olduğu bir
    takım emtialar karşılığında 37.688,82 TL’lik ödeme yaptığı, davacı ortağın şirketin
    işleyişi hakkında, alınan kararlar ve diğer konularda hiçbir şekilde
    bilgilendirilmediği, ortaklık haklarından haberdar edilmediği, genel kurul
    toplantılarına çağrılmadığı için ortaksal yetkilerinin kullandırılmadığı, mali haklara
    dair olarak bilgilendirilmediği, davacının şirketle mutabakatla bir takım emtianın
    yurt dışından alınması ve bunların ödemelerinin ortak tarafından yapılmış olmasına
    rağmen bu ödemelerin sermaye taahhüdünün yerine getirilmesi olarak kabul edilip
    muhasebe kayıtlarına geçirilmesi gerekirken farklı hesaplarda gösterilmesinin
    MK’nin 2. maddesi kapsamında dürüstlük kuralına aykırı olduğu,
    davacının TTK m. 638/2 kapsamında haklı sebeplerle şirketten çıkma şartlarının
    oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüyle davacının davalı şirket ortaklığından haklı
    sebeple çıkmasına, çıkma payı talep edilmediğinden bu yönde hüküm kurulmasına
    yer olmadığına karar verilmiştir.
    (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2016/8050 E, 2018/1208 K, 19.2.2018 T)
Ziyaretçi Yorumları - 4 Yorum
  1. aykut gür dedi ki:

    merhaba.ortaklığın giderilmesi davasında hakim :
    “Davacı tarafça yatırılan başvuru harcı,peşin harç,keşif harcı,tebligat posta gideri bilirkişi ücreti ,taksi ücreti yargılama giderinin tapu kaydındaki payları davalılardan alınarak davacıya verilmesine,davacının payının üzerinde bırakılmasına ” şeklinde karar vermiş.yani tüm masraflar davalılara yükletilmiş.masraflar ortaklar arasında payları oranında bölüşülmesi gerekmezmiydi?ben davalı olarak isnitaf mahkemesine satışın şuanki ekonomik koşullarda yapılmasının maddi zarara uğrayacağım gerekçesiyle erteleme talebinde bulunsam yahut bilirkişinin belirlediği ücretin yetersiz olduğu şeklinde başvuru yapsam sonuç sizce değişir mi?bir sonuç çıkmayacaksa boş yere başvurmak istemem.birde istinaf mahkemesine başvurularda masrafı sadece başvuran mı öder

    1. alpserhukuk dedi ki:

      masrafı istinafa başvuran ödemektedir. İtiraz etmeniz boşa olacaktır; çünkü bilirkişi malın paylaşılması yada satılması gerekip gerekmediğine esasen değinmektedir. Malın kıymeti satış aşamasında yeniden yapılacaktır. Kararlar usulü bir eksik yok ise çoğunlukla onaylanmaktadır.

  2. ahmet dedi ki:

    ortaklığın giderilmesi davasında çıkan karara itiraz için bölge adliye mahkemesine 14 günlük
    itiraz süresi posta yoluyla davalıların eline tebligat ulaştığında mı başlar yoksa duruşmada gerekçeli kararın davalıların yüze karşı tebliğinden itibaren mi başlar?ayrıca gider masrafları tüm ortaklardan eşit olarak alınması gerekmez mi?

    1. alpserhukuk dedi ki:

      davacı ve davalılara gerekçeli kararın tebliği ile başlamaktadır. Adliyeye bir dilekçe verir iseniz hak kaybınız olmamaktadır.

Bir Yorum Yazın

Bizi Hemen Arayın
Size Hemen Destek Olabilirim
Hemen Ara