Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal veya
hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan kişi adları dahil özellikle sözcük, şekil, harf, malların
biçimi, ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen,
baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarettir.
Bir markanın, hizmet yahut malları hukuken koruyabilmesi için tescil edilmesi şarttır. Tescilli
markalar, Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında 10 yıllık yenileme dönemleri sonunda
yenilenmek şartıyla süresiz korunur. Tescilsiz bir marka ise ancak Türk Ticaret
Kanunu “haksız rekabet” hükümleri aracılığıyla korunabilecektir.
Markanın tescili için Türk Patent Ve Marka Kurumu’na başvuru yapmak ve tescil için gerekli
prosedürleri tamamlamak gereklidir.
Tescilli marka hakkının sona ermesi ise 4 şekilde mümkün olup bu haller; markanın
hükümsüzlüğü, markanın iptali, markanın yenilenmemesi ve markadan vazgeçmedir.
Markanın Hükümsüzlüğü Nedir ?
Markanın hükümsüzlüğü, tescil edilmiş bir markanın, gerekli koşullara sahip olmaması
nedeniyle dava yoluyla iptali ve böylece evvelce elde edilmiş marka hakkının son
bulması demektir.
Sınai Mülkiyet Kanunu 5. Ve 6. Maddelerde, marka tesciline engel olan mutlak ve nisbi
ret nedenleri sayılmıştır. 5. Maddede, mutlak ret nedenleri, 6. Maddede nispi ret nedenleri
yer almaktadır. Mutlak ret nedenleri kamu düzenine ilişkin olup TPMK tarafından resen
incelenir. Nispi tescil engelleri ise resen dikkate alınmaz, marka hakkının ihlal edilebileceğini
düşünen marka sahibi veya ilgilileri tarafından ileri sürülmelidir.
Marka tescilinde mutlak ret nedenleri, marka hükümsüzlük halleri;
SMK MADDE 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
- a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
- b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
- c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak
belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya
malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları
münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha
önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar
benzer işaretler. - d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya
ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları
münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. - e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik
bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da
başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler. - f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı
yanıltacak işaretler. - g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek
işaretler.
ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak
kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler
ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları
içeren işaretler. - h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler. - i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler
bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci
fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri
SMK MADDE 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki
tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya
hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte
başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma
ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe
dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına
tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret
sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı
üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar
ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler
bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın,
Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği,
markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği
hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli
saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde
yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,
fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak
sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin
sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı
veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu,
önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren
iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya
hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre
içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Hükümsüzlük Davasını Kimler Açabilir?
Davacı olabilecek kişiler SMK md. 25/2 uyarınca menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarıdır.
Hükümsüzlük Davası Kime Karşı Açılır?
Davalı ise SMK md. 25/3’te davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı marka sahipleri ve bunların
hukuki halefleridir. Lisans hakkı sahibi lisans alana ve marka üzerindeki rehin hakkı sahibine
dava açılamayacaktır. Ayrıca Türk Patent aleyhine de hükümsüzlük davası açılamaz.
Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
Marka hükümsüzlük davasında yetkili mahkeme SMK’nın 156. maddesi uyarınca Fikri ve
Sınai Haklar Mahkemesidir. Söz konusu mahkemelerin bulunmadığı yerlerde Asliye
Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Yetkili mahkeme ise somut duruma göre değişecek olup
davalının (sicilde marka sahibi olarak görünen kişinin) ikametgâhının olduğu veya suçun
işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir.
Markanın Hükümsüzlüğüne Karar Verilemeyecek Haller - Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanma
Kanunda bazı durumlarda, 5. ve 6. Maddelerde sayılan hükümsüzlük hallerinin
varlığına rağmen markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceği belirtilmiştir.
“Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak
tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler
bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz
kılınamaz.”
(SMK m.25/4)
Buna göre hükümsüzlük davasına konu tescil edilen marka;
SMK 4. maddesinde açıklanan marka olabilecek işaret kriterlerine uymuyor
veya,
Herhangi bir ayırt edici nitelik taşımıyor veya
Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak
belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya
malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları
münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerden veya
Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat
veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya
adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerden olsa
bile;
kullanım sonucunda ayırt edici özellik kazanmış olursa, mahkemece hükümsüzlük
kararı verilemez. Bu durumda mahkemece yapılacak incelemede, markanın kullanım
sonucunda ayırt edici nitelik kazanıp kazanmadığının incelenmesi gerekir. Bu
incelemede, ayırt edici nitelik kazanma tarihi olarak marka tescili için başvuru veya
tescil tarihi değil; hükümsüzlük talebinde bulunulan dava tarihi dikkate alınacaktır. - Önceki Marka Sahibinin Sessiz Kalması
SMK m. 25/6 uyarınca; marka sahibi, marka hakkını ihlal eden sonraki tarihli bir
markanın kullanımına, bu kullanımı bildiği veya bilmesi gerektiği halde beş yıl
boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tesciline karşı kendi markasını
hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. Ancak sonraki marka tescilinin kötü
niyetli olması halinde, belirtilen süre boyunca sessiz kalmış olsa bile hükümsüzlük
davası açabilir. - Markanın Kullanılmadığı Def’i
Marka hükümsüzlüğüne ilişkin SMK 25. Maddesinin 7. fıkrasında, aynı kanunun 19/2.
Maddesi hükmünün def’i (savunma) olarak ileri sürülebileceği düzenlenmiştir.
Bu düzenleme uyarınca, hükümsüzlüğü istenen markanın sahibi (hükümsüzlük
davasında davalı), hükümsüzlük talebine gerekçe yapılan önceki tarihli markanın,
dava tarihinden önceki beş yıl içerisinde itiraza konu mal ve hizmetler
bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmakta olduğuna veya
kullanmamaya ilişkin haklı sebepleri bulunduğuna dair delil sunmasını
isteyebilir.
Geriye doğru beş yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak ise dava tarihi esas alınır.
Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası
en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde
19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
DAVA AÇMA SÜRESİ
SMK, tescil devam ettiği sürece hükümsüzlük davasını bir süreye tabi kılmamıştır.
Ancak Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. maddesinin 6. fıkrasında hükümsüzlük talebinde
bulunmak için hak düşürücü süre düzenlenmiştir. Buna göre; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir
markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl
boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını
hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.”
İstinası; marka sahibinin kötü niyetli olması halidir. Buna göre; sonraki tarihli marka tescilinin
“kötü niyetli” olduğu ispat edildiği takdirde, herhangi bir zamanaşımı durumundan kaynaklı
hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Sessiz kalma yoluyla söz konusu olan bu hak kaybı
yalnızca Sınai Mülkiyet Kanunu 6. Maddede sayılı nisbi ret sebeplerinin varlığı halinde söz
konusu olacaktır. 5. Maddede sayılı mutlak ret sebeplerini haiz markalar için ise herhangi bir
süre öngörülmemiş olup marka tescili devam ettiği sürece hükümsüzlük davası
açılabilecektir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bir kararında (Esas No: 2019/773 Karar No: 2019/2100 Karar
Tarihi: 13.03.2019) “… olaya uygulanacak 556 sayılı KHK 41/a maddesi uyarınca
marka hükümsüzlük davası 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Kötü niyetle tescil
edilen markalar yönünden ise hükümsüzlük davasi açma hakkı hak düsürücü süreye
bağlı değildir. Ancak bu halde, dava açan kişinin de kötüniyetli olmaması ve aynı
zamanda karşı tarafın kötüniyetini ispat etmesi gerekir. Tek basina tanınmış bir
markanın aynı/benzer tescil edilmiş olması markanın kötüniyetli tescil edildiği
anlamına gelmez. Böyle bir ihtimalde 556 sayılı KHK 8/4 maddesi koşulları dikkate
alınarak hükümsüzlük talebinin incelenmesi gerekir. Bu kapsamda, davalının 98/3491
sayılı “LEXUS” ibareli ve 20.03.1998 başvuru konusu yaptığı markasını kullanıyor
olması da dikkate alındığında, başvuru tarihi itibariyle kötü niyetli olduğundan
bahsedilmesi mümkün değildir…” demektedir. Dolayısıyla; kötü niyetli tescil edilen
markalara karşı herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu olmayıp; kötü niyeti davayı
açanın ispat etmesi gerektiği, bir markanın sadece tanınmış markanın aynısı ya da benzeri
şekilde tescil edilmiş olmasının kötü niyetli bir tescil anlamına gelmeyeceği net olarak ifade
edilmiştir.
Hükümsüzlük Kararının Etkisi
6769 sayılı Kanun 27/f. 1’de “markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde
kararın, koruma süresinin başladığı tarihten itibaren etkili olacağı, marka hakkının hiç
doğmamış sayılacağı” belirtilmektedir. Dolayısıyla bir markanın mahkeme kararı ile
hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde bu karar geriye etkili olacak, markanın tescil
başvurusu tarihinden itibaren geçerli olup hükümsüzlük kararına kadar markaya
sağlanan koruma doğmamış sayılacaktır. Hükümsüzlük kararı SMK m.27/5 uyarınca
herkese karşı hüküm doğurmaktadır.
SMK md. 27/3-a’ya göre, hükümsüzlük kararından önce dava konusu markaya ilişkin
olarak marka hakkına tecavüz davasının kesinleşmiş ve uygulanmış olması
durumunda buna hükümsüzlük kararı bunu etkilemeyecektir.
SMK md. 27/3–b’de ise karardan önce kurulmuş ve uygulanmış sözleşmeler
hükümsüzlük kararından etkilenmez. Bu sözleşmeler uyarınca ödenmiş olan bedelin
kısmen veya tamamen iadesi hakkaniyete uygun düştüğü ölçüde istenebilir. Ancak
her iki halde de önceki marka sahibi kötü niyetli ve bu durumun oluşmasına ağır
kusurları ile sebebiyet vermişlerse tazminat sorumluluğu altındadır.