Ataköy 7-8-9-10 Mah. D-100 Güney Yanyolu Nef 22 E Blok 9. Kat D:145 Bakırköy / İSTANBUL Tel : +905356887527
trende

Markanın Hükümsüzlüğü Davası

08.07.2022
237
Markanın Hükümsüzlüğü Davası

Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal veya
hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan kişi adları dahil özellikle sözcük, şekil, harf, malların
biçimi, ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen,
baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarettir.
Bir markanın, hizmet yahut malları hukuken koruyabilmesi için tescil edilmesi şarttır. Tescilli
markalar, Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında 10 yıllık yenileme dönemleri sonunda
yenilenmek şartıyla süresiz korunur. Tescilsiz bir marka ise ancak Türk Ticaret
Kanunu “haksız rekabet” hükümleri aracılığıyla korunabilecektir.
Markanın tescili için Türk Patent Ve Marka Kurumu’na başvuru yapmak ve tescil için gerekli
prosedürleri tamamlamak gereklidir.
Tescilli marka hakkının sona ermesi ise 4 şekilde mümkün olup bu haller; markanın
hükümsüzlüğü, markanın iptali, markanın yenilenmemesi ve markadan vazgeçmedir.


Markanın Hükümsüzlüğü Nedir ?


Markanın hükümsüzlüğü, tescil edilmiş bir markanın, gerekli koşullara sahip olmaması
nedeniyle dava yoluyla iptali ve böylece evvelce elde edilmiş marka hakkının son
bulması demektir.
Sınai Mülkiyet Kanunu 5. Ve 6. Maddelerde, marka tesciline engel olan mutlak ve nisbi
ret nedenleri sayılmıştır. 5. Maddede, mutlak ret nedenleri, 6. Maddede nispi ret nedenleri
yer almaktadır. Mutlak ret nedenleri kamu düzenine ilişkin olup TPMK tarafından resen
incelenir. Nispi tescil engelleri ise resen dikkate alınmaz, marka hakkının ihlal edilebileceğini
düşünen marka sahibi veya ilgilileri tarafından ileri sürülmelidir.
Marka tescilinde mutlak ret nedenleri, marka hükümsüzlük halleri;
SMK MADDE 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:

  1. a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
  2. b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
  3. c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak
    belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya
    malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları
    münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
    ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha
    önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar
    benzer işaretler.
  4. d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya
    ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları
    münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
  5. e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik
    bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da
    başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
  6. f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı
    yanıltacak işaretler.
  7. g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek
    işaretler.
    ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak
    kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler
    ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları
    içeren işaretler.
  8. h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
    ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.
  9. i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
    (2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler
    bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci
    fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
    Marka tescilinde nispi ret nedenleri
    SMK MADDE 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki
    tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya
    hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte
    başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma
    ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
    (2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe
    dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına
    tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
    (3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret
    sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı
    üzerine, marka başvurusu reddedilir.
    (4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar
    ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler
    bakımından itiraz üzerine reddedilir.
    (5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın,
    Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği,
    markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği
    hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli
    saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde
    yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
    (6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını,
    fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak
    sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
    (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin
    sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı
    veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu,
    önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
    (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren
    iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya
    hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre
    içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
    (9) Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
    Hükümsüzlük Davasını Kimler Açabilir?
    Davacı olabilecek kişiler SMK md. 25/2 uyarınca menfaati olanlar, Cumhuriyet Savcıları, ilgili
    kamu kurum ve kuruluşlarıdır.
    Hükümsüzlük Davası Kime Karşı Açılır?
    Davalı ise SMK md. 25/3’te davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı marka sahipleri ve bunların
    hukuki halefleridir. Lisans hakkı sahibi lisans alana ve marka üzerindeki rehin hakkı sahibine
    dava açılamayacaktır. Ayrıca Türk Patent aleyhine de hükümsüzlük davası açılamaz.
    Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
    Marka hükümsüzlük davasında yetkili mahkeme SMK’nın 156. maddesi uyarınca Fikri ve
    Sınai Haklar Mahkemesidir. Söz konusu mahkemelerin bulunmadığı yerlerde Asliye
    Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Yetkili mahkeme ise somut duruma göre değişecek olup
    davalının (sicilde marka sahibi olarak görünen kişinin) ikametgâhının olduğu veya suçun
    işlendiği veya tecavüz fiilinin etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir.
    Markanın Hükümsüzlüğüne Karar Verilemeyecek Haller
  10. Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanma
    Kanunda bazı durumlarda, 5. ve 6. Maddelerde sayılan hükümsüzlük hallerinin
    varlığına rağmen markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceği belirtilmiştir.
    “Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak
    tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler
    bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz
    kılınamaz.”
    (SMK m.25/4)
    Buna göre hükümsüzlük davasına konu tescil edilen marka;
     SMK 4. maddesinde açıklanan marka olabilecek işaret kriterlerine uymuyor
    veya,
     Herhangi bir ayırt edici nitelik taşımıyor veya
     Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak
    belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya
    malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları
    münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerden veya
     Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat
    veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya
    adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerden olsa
    bile;
    kullanım sonucunda ayırt edici özellik kazanmış olursa, mahkemece hükümsüzlük
    kararı verilemez. Bu durumda mahkemece yapılacak incelemede, markanın kullanım
    sonucunda ayırt edici nitelik kazanıp kazanmadığının incelenmesi gerekir. Bu
    incelemede, ayırt edici nitelik kazanma tarihi olarak marka tescili için başvuru veya
    tescil tarihi değil; hükümsüzlük talebinde bulunulan dava tarihi dikkate alınacaktır.
  11. Önceki Marka Sahibinin Sessiz Kalması
    SMK m. 25/6 uyarınca; marka sahibi, marka hakkını ihlal eden sonraki tarihli bir
    markanın kullanımına, bu kullanımı bildiği veya bilmesi gerektiği halde beş yıl
    boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tesciline karşı kendi markasını
    hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. Ancak sonraki marka tescilinin kötü
    niyetli olması halinde, belirtilen süre boyunca sessiz kalmış olsa bile hükümsüzlük
    davası açabilir.
  12. Markanın Kullanılmadığı Def’i
    Marka hükümsüzlüğüne ilişkin SMK 25. Maddesinin 7. fıkrasında, aynı kanunun 19/2.
    Maddesi hükmünün def’i (savunma) olarak ileri sürülebileceği düzenlenmiştir.
    Bu düzenleme uyarınca, hükümsüzlüğü istenen markanın sahibi (hükümsüzlük
    davasında davalı), hükümsüzlük talebine gerekçe yapılan önceki tarihli markanın,
     dava tarihinden önceki beş yıl içerisinde itiraza konu mal ve hizmetler
    bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmakta olduğuna veya
     kullanmamaya ilişkin haklı sebepleri bulunduğuna dair delil sunmasını
    isteyebilir.
    Geriye doğru beş yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak ise dava tarihi esas alınır.
    Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası
    en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde
    19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
    DAVA AÇMA SÜRESİ
    SMK, tescil devam ettiği sürece hükümsüzlük davasını bir süreye tabi kılmamıştır.
    Ancak Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. maddesinin 6. fıkrasında hükümsüzlük talebinde
    bulunmak için hak düşürücü süre düzenlenmiştir. Buna göre; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir
    markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl
    boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını
    hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.”
    İstinası; marka sahibinin kötü niyetli olması halidir. Buna göre; sonraki tarihli marka tescilinin
    “kötü niyetli” olduğu ispat edildiği takdirde, herhangi bir zamanaşımı durumundan kaynaklı
    hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Sessiz kalma yoluyla söz konusu olan bu hak kaybı
    yalnızca Sınai Mülkiyet Kanunu 6. Maddede sayılı nisbi ret sebeplerinin varlığı halinde söz
    konusu olacaktır. 5. Maddede sayılı mutlak ret sebeplerini haiz markalar için ise herhangi bir
    süre öngörülmemiş olup marka tescili devam ettiği sürece hükümsüzlük davası
    açılabilecektir.
    Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bir kararında (Esas No: 2019/773 Karar No: 2019/2100 Karar
    Tarihi: 13.03.2019) “… olaya uygulanacak 556 sayılı KHK 41/a maddesi uyarınca
    marka hükümsüzlük davası 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Kötü niyetle tescil
    edilen markalar yönünden ise hükümsüzlük davasi açma hakkı hak düsürücü süreye
    bağlı değildir. Ancak bu halde, dava açan kişinin de kötüniyetli olmaması ve aynı
    zamanda karşı tarafın kötüniyetini ispat etmesi gerekir. Tek basina tanınmış bir
    markanın aynı/benzer tescil edilmiş olması markanın kötüniyetli tescil edildiği
    anlamına gelmez. Böyle bir ihtimalde 556 sayılı KHK 8/4 maddesi koşulları dikkate
    alınarak hükümsüzlük talebinin incelenmesi gerekir. Bu kapsamda, davalının 98/3491
    sayılı “LEXUS” ibareli ve 20.03.1998 başvuru konusu yaptığı markasını kullanıyor
    olması da dikkate alındığında, başvuru tarihi itibariyle kötü niyetli olduğundan
    bahsedilmesi mümkün değildir…” demektedir. Dolayısıyla; kötü niyetli tescil edilen
    markalara karşı herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu olmayıp; kötü niyeti davayı
    açanın ispat etmesi gerektiği, bir markanın sadece tanınmış markanın aynısı ya da benzeri
    şekilde tescil edilmiş olmasının kötü niyetli bir tescil anlamına gelmeyeceği net olarak ifade
    edilmiştir.
    Hükümsüzlük Kararının Etkisi
    6769 sayılı Kanun 27/f. 1’de “markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde
    kararın, koruma süresinin başladığı tarihten itibaren etkili olacağı, marka hakkının hiç
    doğmamış sayılacağı” belirtilmektedir. Dolayısıyla bir markanın mahkeme kararı ile
    hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde bu karar geriye etkili olacak, markanın tescil
    başvurusu tarihinden itibaren geçerli olup hükümsüzlük kararına kadar markaya
    sağlanan koruma doğmamış sayılacaktır. Hükümsüzlük kararı SMK m.27/5 uyarınca
    herkese karşı hüküm doğurmaktadır.
    SMK md. 27/3-a’ya göre, hükümsüzlük kararından önce dava konusu markaya ilişkin
    olarak marka hakkına tecavüz davasının kesinleşmiş ve uygulanmış olması
    durumunda buna hükümsüzlük kararı bunu etkilemeyecektir.
    SMK md. 27/3–b’de ise karardan önce kurulmuş ve uygulanmış sözleşmeler
    hükümsüzlük kararından etkilenmez. Bu sözleşmeler uyarınca ödenmiş olan bedelin
    kısmen veya tamamen iadesi hakkaniyete uygun düştüğü ölçüde istenebilir. Ancak
    her iki halde de önceki marka sahibi kötü niyetli ve bu durumun oluşmasına ağır
    kusurları ile sebebiyet vermişlerse tazminat sorumluluğu altındadır.
ETİKETLER:
Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Bir Yorum Yazın

Hemen Ara