MENFİ TESPİT DAVASI
Bir hak ya da hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan dava menfi tespit
davasıdır. Menfi tespit davası ile borçlunun, maddi hukuk bakımından borçlu olmadığı
genel mahkemelerce tespit edilmekte ve neticesinde de kesin hüküm elde
edilmektedir. Menfi tespit davası İcra İflas Kanunu’nun 72.
maddesinde düzenlenmiştir.
İİK Madde 72 – (Değişik: 18/2/1965-538/43 md.)
Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi
tesbit davası açabilir.
Menfi tespit davası ile borçlu icra takibinden önce veya sonra dava açarak borçlu
olmadığının tespit edilmesini talep edebilmektedir.
1-İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davası
Borçlu kendisine karşı takibe başlanmadan önce menfi tespit davası açabilir. Ancak
bunun için borçlunun borcu olmadığının hemen tespitinde korunmaya değer bir hukuki
yararının bulunması gerekmektedir. Borçlunun kendisine karşı başlatılan takipte ileri
sürebileceği hususlar için menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Ayrıca
borçlunun itirazın iptali davasında ileri sürebileceği hususlar için de menfi tespit davası
açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Ancak takipten önce açılan menfi tespit
davası, takip yapılmasına engel olmadığı gibi, başlayan takibi de kendiliğinden
durdurmaz. Borçlu, alacağın %15’inden az olmayan bir teminat yatırarak, icra takibinin
durdurulması için mahkemeden ihtiyati tedbir isteyebilir.
İİK Madde 72/II – İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme,
talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat
mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
Bu karar, alacaklının takip yapmasına engel olmaz; ancak başlatılan takibin olduğu
yerde durmasını ve ilerlememesini sağlar.
- İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası
Borçlu takipten sonra da borçlu olmadığının tespiti için bir menfi tespit davası
açabilir. Bu davada da borçlunun hukuki yararının bulunması gerekmektedir. Hukuki
yarar, menfi tespit davası bakımından dava şartı olup, mahkeme tarafından resen
dikkate alınmaktadır. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş ise menfi tespit davası
açmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Ancak itirazın iptali davası açılmışsa borçlu
menfi tespit davası açamaz.
Takipten sonra açılan menfi tespit davası da başlamış olan takibi kendiliğinden
durdurmamaktadır. Ayrıca teminat yatırılıp ihtiyati tedbir kararı alınarak da takibin
durması sağlanamamaktadır. Ancak alacağın %15’inden az olmayan bir teminat
yatırılıp ihtiyati tedbir kararıyla, takip sonunda icra veznesine giren paranın
alacaklıya ödenmemesi sağlanabilir. Bunun dışında kural olarak ihtiyati tedbirle
hacze veya satışa engel olmak mümkün değildir. Uygulamada, bu hükümden
hareketle, henüz haciz yapılmamış veya haciz yapılıp satış yapılmamışsa, borçlu
borç miktarını (faizi ve giderlerle birlikte) depo edip ayrıca % 15’ten az olmayan bir
teminatı yatırarak mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla takibin durmasını talep
etmektedir.
İİK Madde 72/III – İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir
yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan
zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere
göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra
veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/12-357 K. 2021/824 T. 22.6.2021
“…Bir borç ilişkisi gereği taraflardan biri lehine bir para alacağı doğacağı kesin ve bu
sözleşmeden doğacak alacakların tahsili için bir bono verileceği öngörülmüşse, bu
bononun “ifa uğruna” verildiğinin kabulü gerekir ise de taraflar asıl sözleşme ile bono
arasında bağ kurmuş olduklarından ifası gereken borç ortadan kalkmış ise bu bononun
tahsil edilmeyeceğinin kabulü gerekir. Bu konudaki şahsi def’ilerin ileri sürülmesi
mümkün olduğu takdirde dikkate alınması gerekeceğinden kayıtsız şartsız borç ikrarını
içeren bir belgenin varlığından söz edilemeyeceği için kambiyo takibi de
yapılamayacaktır. 2004 Sayılı İİK 170/a maddede bu husus belirtilmiş ve takibin iptali
sebebi olarak gösterilmiştir. Kambiyo takibi yapılamaması dar yetkili olan icra hukuk
mahkemesinin teminatla ilgili koşulların yerine getirilip getirilmediğini inceleyemeyecek
olmasıyla da ilgilidir. Zira kambiyo takibinde borçlu ancak aleyhindeki icra takibine
karşı menfi tespit davası açarsa borçlu olmadığını ispat edebilecek, bu davanın icra
takibinden sonra açılması hâlinde de ancak “icra veznesindeki paranın
alacaklıya ödenmemesi” konusunda ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir…”
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Menfi tespit davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Menfi tespit
davası icra takibinden önce açılmış ise, yetkili mahkeme HMK m.6’daki genel yetki
kuralı gereğince davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir.
Ancak, menfi tespit davası icra takibinden sonra açılmış ise, bu aşamada yetkili
mahkeme, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi olabileceği gibi, genel yetki kuralı
gereği davalının yerleşim yeri mahkemesi de olabilir.
MENFİ TESPİT DAVASININ SONUÇLARI
-Dava sonucunda mahkeme davacı (borçlu) lehine karar verirse, takip durur. Verilen
hükmün kesinleşmesiyle birlikte takip iptal edilir. Takip süresince borçlunun mallarına
haciz yapılmışsa haciz kalkar; satış yapılmışsa satış bedeli borçluya ödenir.
Davada, alacaklının takibi başlatmakta haksız veya kötü niyetli olduğu anlaşılırsa
alacaklı, borçlunun da talebiyle takip konusu alacağın %20’sinden az olmayan bir
tazminata mahkûm edilir.
İİK Madde 72 (Değişik: 9/11/1988-3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa
derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme
hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit
davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine,
borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir
edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı
olamaz.
-Dava sonucunda mahkeme alacaklı (davalı) lehine karar verirse ihtiyati tedbir kararı
kalkar. Kararın kesinleşmesiyle birlikte alacaklı, borçlu tarafından gösterilen
teminattan, ihtiyati tedbir dolayısıyla uğradığı zararları alır.
Dava alacaklı lehine sonuçlanmışsa, alacaklının talebine gerek olmaksızın borçlu,
alacağın %20’sinden az olmayan bir tazminata mahkûm edilir.
İİK Madde 72 (Değişik: 9/11/1988-3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse
ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati
tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen
teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır.
Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
MENFİ TESPİT DAVASININ İSTİRDAT DAVASINA DÖNÜŞMESİ
İİK Madde 72/6
“…Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da
ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.”
Menfi tespit davasının yargılaması devam ederken ihtiyati tedbir kararının verilmemiş
olması sebebiyle, takibe devam edilmiş ve takip konusu borç alacaklıya ödenmişse,
menfi tespit davasına artık istirdat davası olarak devam edilir. Dolayısyla mevcut menfi
tespit davası sonuçlanmadan önce borcun alacaklıya ödenmesiyle, menfi tespit davası
kendiliğinden istirdat davasına dönüşür. Bu hususta davacının talepte bulunması
gerekmez. Borcun ödenmesiyle menfi tespit davasına bakan mahkeme, kendiliğinden
menfi tespit davasına artık istirdat davası olarak devam eder. Mahkeme, mevcut menfi
tespit davasına istirdat hükümlerine göre devam edip karara bağlayacaktır.
Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi için borcun tamamen ödenmesi
gerekmemektedir. Menfi tespit davası görülürken borçlu, takip konusu borcun bir
kısmını öderse, menfi tespit davası sadece ödenen kısım için istirdat davasına
dönüşür; ödenmeyen kısım için davaya menfi tespit davası olarak devam edilir.
Yargıtay, menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi neticesinde verilen ilam
için kesinleşme şartı aramışken, müstakil ve bağımsız bir şekilde açılan istirdat davası
bakımından, ilamın kesinleşmesi şartını aramamıştır. İstirdat davasının eda
hükümlerini içermesi sebebiyle, Yargıtay, (müstakil olarak açılan) istirdat davasının
neticesinde verilen ilamın, kesinleşmeden de takibe konu yapılabileceğini belirtmiştir.
İSTİRDAT DAVASI
Borçlu cebri icra baskısı ile icra takibine konu olan borcu ödemiş ise, istirdat davası
açıp herhangi bir borcu olmadığını ispat edebilir ve bunun sonucunda ödemiş olduğu
miktarın iadesini talep edebilir.
İstirdat Davasının Şartları
Borç olmayan bir paranın ödenmiş olması
Borçlunun maddi hukuk hükümlerine göre borcunun bulunmaması gerekir.
Borçlu hiç var olmayan bir borcu ya da daha önce ifa ettiği veya itfa edilmiş
borcu yeniden ödemiş olabilir. Borçlunun parayı hata sonucu ödeyip
ödememesi önemli değildir. Borçlu olmadığını ve bu parayı ödememesi
gerektiğini ispat yeterlidir.
Örnek Yargıtay Kararı:
“…Bu davada, geri verilmesi istenen paranın maddi hukuk bakımından
iadesinin mümkün olması gerekir; bazı hallerde bu mümkün değildir.
Örneğin, ahlâki bir ödevin yerine getirilmesi için verilen şey (BK m.62/2),
kanuna ve ahlâka aykırı amaç elde etmek için verilen şeyler (BK m.65),
zamanaşımına uğramış borç için yapılan ödemeler (BK m.62) ve eldeki
uyuşmazlıkta Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki anlaşmazlık noktası
olan kumar ve bahis borçları (BK m. 504) gibi eksik borçların geri verilmesi
talep ve dava edilemez.Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay
değerlendirildiğinde, davacının icra zoruyla davalıya iade ettiği bedelin
eksik borç olarak kabulü mümkün değildir. Zira, ifası ve ifa edilmesi halinde
iadesinin talep edilmesinin mümkün olmadığı eksik bir borcun ödemesi
değil, borçlu olunduğu sanılarak yapılan bir ödeme söz konusu olup davacı
maddi hukuk anlamında ödeme yükümlülüğü altında olmadığını eldeki dava
ile ispat yoluna gitmiştir. Bu halde Özel Dairenin bozma kararında eksik borç
ilişkisinin mevcut olmadığı, istemin İcra ve İflâs Kanununun 72. maddesi
çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği yönündeki tespiti isabetli olup
mahkemenin aksi yöndeki direnme kararı bu yönden usul ve yasaya
aykırıdır…”
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 22.02.2017, 2015/935 E, 2017/315 K.)
Borcun cebri icra tehdidi altında ödenmiş olması
Ödemenin icra takibi sırasında yapılması gerekir. Takip başlatılmış
olmasına rağmen henüz kesinleşmeden yapılan ödeme, cebri icra
tehdidi içerisinde yapılmış ödeme olarak kabul edilmemektedir. Buna
karşılık, ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu, takip kesinleştikten
sonra borcunu öderse, istirdat davası açabilir. İcra mahkemesinden
itirazı kesin olarak kaldırılan borçlu da bu kararın kesinleşmesinden
sonra takip konusu borcu öderse istirdat davası açabilir. İhtiyati haciz
tehdidi, istirdat davası açılabilmesi için yeterli değildir. Takipten önce
ihtiyati haciz kararı alınan ve malları ihtiyaten haczedilen borçlunun
henüz ödeme emri gönderilmeden ve itiraz hakkını kullanmadan takip
konusu borcu ödemesi halinde, istirdat davası açabilmesi mümkün
değildir.
Örnek Yargıtay Kararı:
… Davalı, cebri icra yapılmadığı gibi davacıya borçlu olmadığı bir meblağın
ödettirilmesinin de söz konusu olmadığını, davacının oturduğu lojman
giderlerinin kendisinden tahsil edildiğini, 2009 yılında yapılan
denetlemelerde 2003-2009 yılları arası misafirhanenin lojman olarak
kullanıldığı tespit edilerek lojman kirası, elektrik ve su giderlerinin
ödenmemesi sebebiyle kamu zararı çıkarıldığını, davacının ödediği
meblağın hukuki dayanaktan yoksun olmadığını, İİK’nın 72. maddesinde
öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının 2009 yılından
bu yana ödediği taksitler için istirdat davası açamayacağını belirterek
davanın reddini savunmuştur. Dosya kapsamından, davacı her ne kadar
menfi tespit ve yaptığı ödemelerin istirdadını istemiş ise de, davac ının
yaptığı ödemelerin herhangi bir takip prosedürü içerisinde ya da cebri icra
tehdidi altında yapılmadığı, buna göre davacının talebinin İİK’nın 72.
maddesi kapsamında “menfi tespit ve istirdat” davası niteliğinde
olmadığı; Türk Borçlar Kanunu‘nun 78. maddesi (BK’nın 62. maddesi)
kapsamında olduğu anlaşılmaktadır…”
(Yargıtay 4. HD. 01.03.2017, 2016/16593 E, 2017/1234 K.)
Davanın ödemeden itibaren bir yıl içinde açılması
Dava açmak bir yıllık süreye tabidir. Bu bir yıllık süre, hak düşürücü süredir ve
borç olmayan paranın icra dairesi adına açılan hesaba yatırılmasıyla işlemeye
başlar.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
İstirdat davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili
mahkeme ise davalının yerleşim yeri veya icra takibinin yapıldığı yer
mahkemesidir.
İSTİRDAT DAVASININ SONUÇLARI
İstirdat davası kabul edilirse icra takibinde ödenen paranın harç ve giderleriyle
birlikte davacıya ödenmesine karar verilir. Ayrıca davalı yargılama giderlerine
mahkum edilir.
Dava reddedilip davacı borçlu haksız çıkarsa sadece bu dava bakımından
yargılama giderlerine mahkum edilir.
İstirdat davası genel hükümlere göre incelenip karara bağlandığından bu dava
sonucunda verilen karar kesin hüküm teşkil eder.
Kanunda bir hüküm bulunmadığından istirdat davası sonucunda tazminata
hükmedilmez. Ancak menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi
durumunda borçlu lehine tazminata hükmedilecektir.