Ceza Muhakemesinde Delil Yasakları
Delillerin değerlendirilmesi, yargılamaya konu olayla ilgili bütün deliller toplanıp duruşmada ortaya konulduktan ve tartışıldıktan sonra hâkimin, hükümde göstermek zorunda olduğu tüm konular hakkında mevcut delillerden yola çıkarak bir oluş ve sonuç çıkarmaya yönelik yaptığı zihinsel bir faaliyettir.
Ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılıyor olması, vereceği kararın sorumluluğunu üstlenecek olan yargılama makamının delilleri serbestçe değerlendirmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece hakim, kendisini gerçeğe götürecek yolda serbestçe yürüyebilecektir. Buna serbest delil ilkesi ya da delil serbestisi (vicdani delil) sistemi denmektedir.
Delil Yasakları
Her şeyin delil olabilmesinin ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesinin istisnalarından birisi “delil yasaklarıdır”. Kanun koyucu, bazı delillerin ispat vasıtası olarak kullanılmasını önlemeye yönelik olarak, bazı delil türlerinde, delil elde edilirken kullanılan araçlarda, delil elde etme yöntemlerinde sınırlamalara gidebilir. Zira, ceza yargılamasının temel amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olmakla birlikte, hukukun evrensel ilkeleri, kişisel ve sosyal değerler, delillerin elde edilmesi ve değerlendirilmesiyle ilgili bazı sınırlamaları zorunlu kılmaktadır. Hukuk devleti ilkesine uygun olarak ceza yargılamasında delillerin elde edilmesi ve değerlendirilmesine özgü sınırlayıcı bu kurallar “delil yasakları“ olarak ifade edilir.
Delil Yasakları Kapsamına Neler Girmektedir?
Türk hukukunda delil yasakları üçlü bir ayrıma tabi tutulabilir. Delil yasakları, bizatihi delilin konusundan kaynaklanabilir. Örneğin gizli soruşturmacı tedbirinin düzenlendiği, 139. maddesinin 6. fıkrasına göre, soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz. Bunun gibi, devlet sırlarına ilişkin bilgilerin de ceza yargılamasında kullanılması sınırlandırılmıştır.
Delil yasağı, delilin elde edilmesinde kullanılan araçlar, başvurulan tedbirler yönünden de ileri gelebilir. Örneğin, şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimin kayda alınması mümkün değildir. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir. Bunun gibi, avukatın müvekkiliyle arasındaki mesleki ilişkiye ait evraklara elkonulması mümkün değildir.
Delil yasağı, delilin elde edilme yönteminden de kaynaklanabilir. Şüphelinin ve sanığın özgür iradesiyle beyanda bulunmasını engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz, kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.